19. Yüzyıl Avrupa'sında, en görkemli yıllarını yaşayan endüstri devrimi, Osmanlı İmparatorluğu'nu politik, kültür ve sanat, askeri ve ticari yönlerde de etkilemeye başladı ve Batı'ya dönük bir politikanın esas alınmasına neden oldu. Toplumun beğenileri değişti. Resim, mimari ve müzikte gelenekselin yanısıra, Osmanlı toplumunda elit zümreyi oluşturan entellektüel, bürokrat ve saray çevrelerine Batı zevki girmeye başladı.
Batılı hükümdarların bir gelenek haline getirdiği, kendi portrelerinin devlet dairelerine astırılması ve hediye edilmesi alışkanlığı, Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk kez Sultan II. Mahmud (Saltanatı 1808-1839) döneminde uygulandı. Yeniçeri olayından (1826) sonraki günlerde, 6.5X7.5 cm. boyutunda, kabartma sarı ve pembe güllerin, üzerlerinde elmas bulunan mavi çiçeklerin çevrelediği bir alanın ortasına, askeri üniforma giymiş olan Sultanın bir resmi hazırlandı. Tasvir-i Hümayun adı verilen bu nişanlar zincir ile boyuna takılır veya resmin kopyası devlet dairelerinin duvarlarına asılırdı
Bir kısım tutucu çevreler Sultanın bu davranışından rahatsız oldukları için bunu yıkmak isteyen Sultan, 1832 yılında Cuma Selamlığından sonra, Küçüksu'da ikamet eden Şeyhülislam Abdülvahab Efendi'yi huzuruna kabul ederek kendisini Tasvir-i Hümayun ile ödüllendirdi. 1835'de Harbiye Mektebi'ne ve 1836'da, Rami ve Selimiye Kışlalarına büyük bir törenle Sultanın resimleri asıldı. Ve II. Mahmud, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa kuvvetlerine karşı çarpışacak olan Osmanlı ordusunun kumandanı, Çerkez Hafız Mehmed Paşa'ya, 1838 yılında, moral vermesi için bir resmini gönderdi.
Fotoğrafın bulunuşu ilk kez, İstanbul'da yayınını Türkçe, Arapça, Fransızca sürdüren Takvim-i Vekayi gazetesinin 28 Ekim 1839 (19 Şaban 1255) Pazartesi günü 186. sayısında duyuruldu.
1839’da Gaspard-Pierre-Gustave Joly de Lotbinière (1798-1865) Atina, Mısır, Filistin, Suriye ve Türkiye’de çekimler yaptı.
1839 yılının Ekim ayında, Fransız ressam Horace Vernet (1789-1863), yeğeni Charles Marie Bouton (1781-1853) ve Daguerreotypist Frédéric Auguste Antoine Goupil-Fesquet (1817-1878), Marsilya limanından yola çıkarak fotografik geziye başladılar. İskenderiye, Kahire, Sina, Filistin, Suriye, Tyre, Saidon, Deir El Kamar, Şam, Kudüs, Nazareth, Beyrut ve Baalbeck'den sonra, 9 Şubat 1840'da İzmir'e, 16 Şubat’ta İstanbul’a gelerek çekimler yaptı
Bu yıllarda matbaa ve baskı tekniği gelişmediğinden, çekilen fotoğrafları yayın organlarında ve kitaplarda göstermek olanaksızdı. Bu çekimler, fotoğraflara ara tonlar verilerek yeniden ressamlar tarafından çizildi. Fotoğraftan tekrar çizim yolu ile hazırlanmış ilk kitap Excursions Daguerriennes: Vues et Monuments Les Plus Remarquables du Globe (1840-1844) adı ile Paris'te N.P. Lerebours tarafından yayımlandı. Bunlar Avrupa ve Ortadoğu'nun çeşitli yerlerinden saptanmış görüntülerdi.
1840 yılında Yenicami avlusunda ilk Postane-i Amire kuruldu. Aynı yıl İngiliz William Churchill'in yabancı basından aktardığı yazılarla yayınına başlayan Ceride-i Havadis Gazetesi'nin 25 Ağustos 1841(26 Cemazıyelahır 1257) Salı günkü 47. sayısında, Daguerre'in ticari amaçla çoğalttığı makinasından söz edilmekteydi.
Fransız asıllı Kompa'nın 1842 yılında İstanbul'a geldiği ve Beyoğlu Belvü'de çalıştığı, Ceride-i Havadis gazetesinin 17 Temmuz 1842 (8 Cemazıyelahır 1258) Cumartesi günü 95. sayısında duyuruldu.
Fransız yazar Maxime du Camp (1822-1894), 1843'de İzmir, Efes ve İstanbul'da çektiği fotoğraflarını, 1848'de Paris'te, Souvenirs et Paysages d'Orient: Smyrne, Ephese, Magnesie, Constantinople, Scio adlı kitabında yayımladı.
İslam mimarisi üzerine araştırmalar yapan Joseph Philbert Girault de Prangey (1804-1892), Ortadoğu'da 1842-1844 yılları arasında 1000'in üzerinde Daguerreotype çekti. Bunlardan yapılan illüstrasyonlar 1846'da Paris'te Monuments Arabes d'Egypte de Syrie, et d'Asie-Mineure Dessines et Mesures de 1842 a 1845 adı ile basıldı.
Gazete fotoğrafçılığı anlayışının öncülüğünü, 1840 yılında Osmanlı darphanesinde şef desinatör olarak çalışmaya başlayan James Robertson (1813-1888), Kırım Savaşı sonlarının, 1855 yılında çektiği fotoğrafları ile yaptı.
Carlo Naya (1816-1882), İtalya'dan Pera'ya gelip yerleşen ilk fotoğrafçılardan oldu. 1845 yılında İstanbul'da başlayan çalışmalarını günün gazetelerine verdiği ilanlarla da duyurdu. Stüdyosu, Grand’ rue de Péra'da, Rus elçiliğinin karşısındaydı. Çalışmalarını 1857 yılına kadar burada sürdürdü.
İmparatorlukta yerleşik stüdyolar da açılmaya başladı.Bu stüdyoların sahipleri, çevre görüntülerinin yanısıra, portre çekimlerine de yer verdiler. Bu ilk portreler, o güne kadar görüntülemek için kullanılan resim sanatındaki genel eğilimleri yansıtıyor gibiydiler. Çevre görüntüleriyse, gravürlerdeki ana konuları içermekteydi.
Osmanlı halkından Basile (Vasili) Kargopoulo (1826-1886), fotoğraf stüdyosunu 1850'de Pera'da açtı. Özellikle İstanbul şehir panoraması ve şehir belgelemeciliğinde etkin bir rol oynayan Vasili Kargopoulo'nun fotoğrafhanesinde, süslenme heveslisi ayak takımı gençlerin kıyafet değiştirerek, fotoğraf çektirmeleri için geniş bir gardrobu vardı.
İrlanda'lı John Shaw Smith'in (1811-1873), 1852 yılında çektiği Pera fotoğrafı, iki negatiften oluşmuş, bilinen en eski çiftli baskıdır.
Ernest de Caranza, 1852'de İstanbul'a geldi ve Anadolu yarımadasını gezerek pekçok Calotype çekti. Bunlardan 55 adedi ile hazırladığı albümü Sultan Abdülmecid'e (Saltanatı: 1839-1861) takdim ederek, "Sultan Fotoğrafçısı" ünvanını almayı başardı.
Alfred Nicolas Normand (1822-1909), 1852 yılında İstanbul'un 16 X 21 cm boyutunda Calotype'larını çekti.
1848'de Osmanlı İmparatorluğu'na sığınan Macar mültecilerinden Raif Efendi, 1854 yıllarında İstanbul'da Çemberlitaş'ta fotoğrafla uğraşmaya başladı.
Alman kimyager Rabach, 1856'da İstanbul’da bir stüdyo açtı.
Pascal Sébah (1823-1886), 1857'de El Chark adı ile açtığı stüdyosunda, yerel giysileri içinde dönemin Osmanlı tiplerini çekti. Onun ölümünden sonra, oğlu Joannes (Jean) Sébah (1872-1947) 1888'de Policarpe Joaillier (1848-1904) ile ortak oldu ve stüdyonun adı Sébah&Joaillier olarak değiştirildi.
1858’de Venedik’ten dönen Kevork (1839-1918), kardeşleri Viçen (1820-1902) ve Hovsep (1830-1908) ile birlikte ülkesine dönmek isteyen Rabach’ın stüdyosunu devraldı. Abdullahlar’ın çektikleri fotoğraflarda bir başka canlılık vardı. Abdullah Frères adlı stüdyonun ünü gün geçtikçe daha da artıyordu. Abdullah Frères’lerden Kevork bu başarılarını şöyle ifade ediyor; “Bir sene sürmeden fotoğrafçılık sanatını zirveye çıkardık”.
1863 yılında Sultan, Biraderler’i İzmit’teki av köşküne davet ederek onlara portresini çektirdi. Sonuç olağanüstüydü. Sultan; “Yüzüm ve asıl görüntüm, Abdullah Biraderler’in çektiği fotoğraftaki gibidir. Emrediyorum, bundan böyle yalnızca onların çektiği fotoğraflarım resmî fotoğraf olarak tanınsın ve böyle kabul edilerek her tarafa dağıtılsın” diye emir verdi. Sultan, verdiği bir başka buyrukla da onları “Ressam-ı Hazret-i Şehriyar-i” rütbesi ile ödüllendirdi. Artık Abdullahlar için yükselme dönemi başlıyordu.
1886’da, kendi ülkesinde fotoğrafçılık sanatının bir şubesinin açılmasını isteyen Mısır Hidivi Tevfik Paşa’nın çağrısı üzerine, Biraderler’den Kevork ve Hovsep Mısır’a gittiler.
Sayısız takdir ödülleri, madalyalar ve kutlama mektuplarının sahibi Abdullah Biraderler, soylu kişilikleri, sağlam bir temel üzerine oturmuş sanatçı duyguları, büyük mesleki yetenekleri ve onurlarıyla destansı bir hayat yaşadılar...
Jacob August Lorent (1813-1884), Yaklaşık 1859 yılında İzmir ve civarının fotoğraflarını çekti.
Francis Frith (1822-1898), İzmir'i 1860'lı yıllarda gezdi ve yörenin fotoğraflarını çekti. 37 fotoğraflık albümün ilk sayfasına Türk kostümleri içinde kendi portresi de basıldı.
Arkeologlar için bulunmaz bir hazine olan Küçük Asya toprakları, Fotoğrafla uğraşan ve eski eserlerle ilgilenen gezginlere fotoğrafın bulunuşu ile birlikte yeni bir çalışma olanağı sunmuş oldu.
1861'de George Perrot, mimar Edmond Guillaume ile Anadolu yarımadasına arkeolojik bir gezi düzenledi. 1862'de Paris'te Exploration Archeologique de la Galatie et de Bithynie adında bir kitap yayımladılar. Jules Delbet'nin fotoğraflarıyla yayımlanan bu kitapta verilen bilgiler arkeologlara yol gösterici oldu.
Fransa'nın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki elçisi Marquis de Moustier'in (1817-1869) akrabası olan A. de Moustier, 1862 yılında İstanbul'dan başlayarak, Marmara bölgesi ve Kuzey Ege'nin çeşitli görüntülerini çekti. Bu fotoğraflar, gravür tekniği ile hazırlanarak, 1864'de Le Tour de Monde adlı 15 ciltlik kitabın içinde yayımlandı.
Francis Bedford (1816-1894), Galler Prensi VII. Edward'ın Türkiye ve Ortadoğu'ya 1862'de yaptığı geziye katılarak, Wet Collodion'lar çekti. Bu gezinin fotoğrafları, Londra'da Day&Son tarafından basıldı.
1867 yılında Beyazıt'ta bir stüdyo açan Nikolai Andreomenos (1850-1929), otuz yıla yakın burada çalıştıktan sonra, Pera'da da bir şube açtı. Andreomenos'un Sultan II. Abdülhamid'den iki madalyası vardı.
İsveçli Guillaume Berggren (1835-1920), bir gemi yolculuğu sırasında uğradığı İstanbul limanında karaya çıkınca, yolculuğunun devamından vazgeçti. Doğu'nun bu gizemli şehrini gördüğü anda burada kalmaya karar vermişti. 1870'li yılların başında Pera'da bir stüdyo açan Berggren, İstanbul'un en güzel görüntülerini usta tekniği ve kompozisyon anlayışı ile belgeledi.
Peralı fotoğrafçılardan Gülmez Kardeşler, 1870’li yıllarda özellikle portreler ve İstanbul'un kırsal görüntülerinin fotoğrafçılarıydılar.
Felix Bonfils (1831-1885) ve oğlu Adrien Bonfils'in (1861-1929) Beyrut'ta fotoğraf stüdyoları vardı. Baba-oğul, 1870’lerde İstanbul ve Anadolu yarımadasının fotoğraflarını çektiler.
1880’li yıllarda ünlü Pera fotoğrafçıları içinde olan Bogos Tarkulyan (?-1940), fotoğrafçılığının yanısıra portre ressamlığı konusunda da çalışmalar yapmaktaydı. Foto Phébus'ün sahibi olan Tarkulyan, daha sonra fotoğrafhanesinin adı ile kendi adı birleştirilerek "Febüs Efendi" diye çağırılmaya başlandı.
19. yüzyılın sonlarında kompozisyonlarındaki başarı, teknik üstünlük, Mihran İranyan’ı fotoğrafçıların unutulmazları arasında saymamıza sağlam bir nedendir.
Askeri öğrenimde üç boyutlu eşyanın doğru görüntüsünü yakalayabilmek amacı ile, Batı tarzında ilk resim dersleri Mühendishane-i Berri-i Hümayun'un 18. yüzyılda programına alınmıştı. 19. Yüzyılda fotoğraf derslerinin eklendiği bu okulda öğretmenliği, ressam sınıfından mezun olan öğrenciler yaptılar. Sultan II. Abdülhamid'in (saltanatı:1876-1909) de tüm olayların fotoğraflarını onlara çektirerek izlediği Mühendishane ve diğer askeri okul öğrencileri arasında; Yüzbaşı Hüsnü (1844-1896), Bahriyeli Ali Sami, Servili Ahmed Emin (1845-1892), Ali Rıza Paşa (1850-1907), Ali Sami Aközer (1867-1936) gibi isimler vardı.
İmparatorluğun fotoğrafçılarına teknik donanımı sağlayan, fotoğrafın ticareti ile uğraşan, fotoğraf malzemeleri ithal eden en büyük firmalar; Onnik Diraduryan, Caracache Biraderler ve Nadir Fotoğrafhanesi'nin sahibi G. Paboudjian'dı.