Bu yüzyılın fotoğrafçıları, güneşi kendilerine resim çizmesi için zorlayarak başladılar bu serüvene. Asırlara dayanan çeşitli optik kullanımların sonucu, doğadan koparılıp ele alınmış bir parça gibi duran "fotoğraf" adına dönüştüğünde başladı herşey. Batıdan gelen fotoğrafçılar, efsanelerin topraklarını fotoğraflamak ve albümler haline getirmek için çabaladılar. Sevinçle koştular medeniyetlerin doğduğu ülkelere. Akdeniz'in dalgalarına, çölün sıcağına aldırmadan büyük bir inançla ve inatla sürdürdüler bu başlangıcı. Asırlara direnen anıtların yanısıra, Doğu'nun şehir dokuları içinde sürüp giden yaşamını bugünlere taşımak, bu zorluklara katlanmasını bilen insanların, öncü fotoğrafçıların çabalarıyla oldu. Bu ilk adımlar, yerli stüdyoların doğmasını sağladı.
Kahveleri, Cuma Selamlığı, Dervişleri, Esnafı, Satıcıları, Efeleri ile Osmanlı yaşamını; Karadağlı, Gürcü, Mısırlı, Türk, Rum, Ermeni, Arnavut, Yahudi, Sırp, Arab, Çerkes, Süryani, Kürt, Kaldeli nüfusu ile Osmanlı halkını; Bizans Surları, Camileri, Kiliseleri, Çeşmeleri, Hipodrom Meydanı, Sokakları, Mezarlıkları, Sarayları ile Osmanlı döneminin eskiden kalmış veya yaşayan yapılarını, yönlendirdikleri ışıkla bir zemin üzerine saptayarak onlar getirdiler günümüze...
1974’den beri süregelen çalışmaların ürünü olarak gelişen arşivde Osmanlı fotoğrafçılarının çalışmaları bulunmaktadır.